Tavşanlar ne zaman evcilleştirildi? Cevabı basitti: tavşanlar, M.S. 600’de Fransız keşişler tarafından ilk olarak evcilleştirildi. En azından popüler ve bilimsel makalelerden okuduğumuz kadarıyla.
Bize Hristiyanlar’ın, Paskalya öncesinde Büyük Perhiz denilen bir dönemde tavşan yedikleri anlatıldı. Fakat, bütün bunları başlatan Papa Büyük Gregorius, yeni doğmuş ya da fetüs halindeki tavşanların et tüketilmesine karşıydı.
Papa Gregorius ve tavşanlarının bir resmi. Getty Images
Popüler bir lezzet ürünü haline gelen tavşanlar, aç keşişler tarafından yetiştirilmeye başlandı. Bütün bu uğraşıları sonucunda, yabani ve ürkek Avrupa tavşanı, insanlara tolere eden, uysal ve evcil bir hayvan oluvermişti.
İşte bu hikaye, Oxford Üniversitesi’nden Greger Larson’ın, evcil tavşanlar üzerinde ilk çalışmaya başladığı zaman duyduğu hikayeydi. Öğrencisi Irving-Pease tarafından yürütülen araştırmaysa, böylesine bir hikayenin varlığına gölge düşürecek nitelikteydi: Alıntılayacağı hiçbir referans yoktu ve Büyük Perhiz sırasında tavşan yenmesiyle bunun Papa Gregorius ile olan ilişkisinin mantıkla örtüşen hiçbir yanı yoktu. 6’ncı yüzyılda tavşanlar popüler bir yiyecek ürünü müydüler, kimsenin bir fikri yoktu.
Irving-Pease’in bulduğu bir akıl karışıklığı, yanlışlıklar ve güzellemeler çorbasıydı (1). Mesela Charles Darwin, tavşanların Konfiçyüs zamanında evcilleştirildiği yönünde daha farklı bir hikaye anlatır çünkü dediğine göre Konfiçyüs bu hayvanlardan “tanrılara kurban edilmeye değer hayvanlar arasında” diye bahsetmiştir. Fakat sorun şu ki Konfiçyüstavşanlar hakkında hiçbir şey yazmamıştı.
Yine de “kasıtsız olarak tavşan evcilleştiren Papa”hikayesi, bilim insanları ve araştırmacılar arasında bile bir gerçek olarak kabul edilegelmiştir. “Tavşan evcilleştirme ile ilgili makalelerin giriş paragraflarında sürekli olarak ve eleştiri yapmadan yapılan alıntılarla başarılı bir şekilde gerçeğin bir parçası haline getirilen hoş bir inanış” diyor Larson.
Peki tavşan evcilleştirilmesinin ardında yatan asıl hikâye ne? “Böyle bir hikâyemiz yok”diyor Larson.
Arkeolojik veriler bize tavşanların 20.000-10.500 yıl öncelerinde geçen dönemde İspanya’da ve Fransa’da yaşayan insanlar tarafından yendiğini gösteriyor. Orta Çağlar’da tavşanlar, yüksek statü ile ilişkilendirilen bir yiyecek haline geldi ve insanlar bunları Avrupa boyunca taşıyıp durdu. Bir tavşan kemiğinin çok eskilerden gelen bir tavşandan mı yoksa yakın bir geçmişte toprak kazmış bir tavşandan mı geldiğini kestirmek zor.
Genetik araştırmalar bile işi kolaylaştırmaya yetmiyor. Teorik olarak, günümüzdeki yabani ve evcil hayvanların genomları birbirleriyle karşılaştırılabilmeli, bunların birbirinden ne kadar farklı olduğu ölçülebilmeli ve bu farklılıkların ne kadar sürede oluşageldiği de ortaya konulabilmelidir. İşte bu yaklaşım aracılığıyla Larson, evcil tavşanların ortak atalarının, yabani olanlardan yaklaşık 12.200-17.700 yıl önce ayrıldığını buldu (1). Bu değerler bizi olduğundan fazla eskiye götürüyor ki ayrıca, bunlarla gelen iki problem de bulunuyor.
İlk olarak, bu hesaplamaları yapmak için tavşan DNA’sının zamanla ne kadar hızlı değiştiğini bilmek gerekir ki bilim insanları tarafından, dört tane ayrı, birbiriyle uzaktan yakından alakası olmayan hız hesaplandı. İkincisi ise, Larson ile ekibinin yanlış yabani tavşan popülasyonunu incelemiş olma olasılığıdır. Muhtemelen bu tavşanlar, evcil olanların atası olan tavşanlarla aynı gruptan gelmiyorlar. Larson, durumun muhtemelen bu olduğunu düşünüyor.
Bu sorunun üstesinden gelmek bu kadar da zor olmamalı. Tavşanlar, en son ehlileştirilen hayvanlardanken ne tarih, ne arkeoloji ne de genetik, bu ehlileştirmenin tam olarak ne zaman gerçekleştirildiğine işaret edebiliyor.Kısa bir süre önce tavşanlar hakkında kendi araştırmasını yapan CIBIO’dan Miguel Carneiro, “Evcil tavşanların, muhtemelen ataları olan Fransa bölgesindeki yabani tavşanlar ile yakın akrabalıkları bulunduğuna dair sağlam genetik veri bulunuyor,” diyor. “Yalnız bunun ne zaman olduğunu, ilk sebebinin ne olduğu ve ardında yatan süreç tam olarak anlaşılmış değil.”
Larson’a göre bunun sebebi insanların, evcilleştirmeyi anlık bir olay olarak görmelerinden ileri geliyor. “Her şey aynı, aynı, aynı derken birden bir şey durmadık yere değişiveriyor ve her şey farklı hale geliyor,” diyor Larson. “Anlatılan hikâyelerin çoğu, bunun üzerine kurulu oluyor. Fakat evcilleştirmenin tam olarak ne zaman olduğunu bulmaya çalışırsanız bunu bulamazsınız. Parmaklarınızın ucundan kayıp gider.”
Evcilleştirme, bir an değil, bir süreçtir.İnsanlar, on binlerce yıl önce tavşan avladı. Bu yabani hayvanları Akdeniz boyunca beraberlerinde taşıdılar. Romalılar ve Brötonlar onları, besi hayvanları olarak tuttular. Eninde sonunda gün geldi, onları evcil hayvan olarak yetiştirmeye başladık. Bu faaliyetlerin hiçbiri, tavşanların ne zaman evcilleştirme sınırını hoplayıp aştıklarına işaret etmiyor. Fakat bir arada, yabani tavşanların nasıl evcil tavşanlara dönüştürüldüğünü bize gösteriyor.
Yani, evcilleştirme konusunda, Larson’a göre“ne zaman” sorusu, yanlış bir soru. Hatta kendisi, “neden” sorusuna da pek sıcak bakmıyor. Evcilleştirme ile ilgili birçok hikâye; insanları, ne yaptığını bilen, akıllarında bir hedef belleyerek yabani hayvanları yakalayıp yetiştiren aktörler olarak tasvir ediyor. Papa Gregorius hikâyesi, bu mantığa çok güzel bir şekilde uyuyor ki bu, bu hikâyeye neden bunca süre karşı çıkılmadığını da gösterir nitelikte.
Sorun şu ki insanların herhangi bir hayvanı bilerek evcilleştirdiğine yönelik hiçbir sağlam kanıt yok (bilimsel amaçlı yetiştirilmiş evcil tilkiler buna bir istisna olabilir). İnsanların bir yabani hayvanı gayet net bir şekilde evcilleştirme amaçlı aldığına benzer bir durum [tarihte] hiç görülmedi. Bunun yerine mesela, yemek arayışında olan kurtlar zamanında muhtemelen, insanların avlanmalarına veya yemedikleri şeylere ilgi duydular ve zamanla insanları daha tolere eder oldular ve bu da onların köpeğe dönüşmesiyle sonuçlandı. Benzer bir şekilde fareler, buğday stoklarımıza dadanırken kediler de farelere dadanıyordu.“Evcilleştirmede bir ‘neden, niçin’ yok” diyor Larson. “Bu soru, aslında var olmayan bir yönlendirilmişliği var kabul ediyor.”
Yazar: Yong, E. (2018, 18 Şubat). People Have Believed a Lie About Rabbit Domestication for Decades. The Atlantic.
Kapak fotoğrafı:Pexels
Kaynaklar
Irving-Pease, E. K., Frantz, L. A., Sykes, N., Callou, C., & Larson, G. (2018). Rabbits and the Specious Origins of Domestication. Trends in ecology & evolution.
2. Carneiro, M., Rubin, C. J., Di Palma, F., Albert, F. W., Alföldi, J., Barrio, A. M., … & Younis, S. (2014). Rabbit genome analysis reveals a polygenic basis for phenotypic change during domestication. Science, 345(6200), 1074-1079.