· Ceyda Torun’un belgeseli Kedi, Türkiye’deki insanların şehirlerde yaşayan kedileriyle yaşadığı çok özel, büyüleyici ve Batılı toplumlar için oldukça farklı ilişkileri gösteren bir methiye adeta.
Kediler, birçok Avrupa kentinden farklı olarak, İstanbul’un kaotik ve yoğun akışında insanların günlük hayatlarının sevilen bir parçası haline gelmiş. Evcil hayvandan çok sevilecek ve yardım edilecek, insanlar gibi şehir sokaklarında özgürce dolaşan bağımsız varlıklar olarak görülüyorlar.
Kedi filmi, film eleştirmenleri tarafından uluslararası platformlarda tanınması ve birçok olumlu eleştiri almasının yanı sıra, gösterildiği her yerde de hayranlık kazandı. Ancak Türkiye’de ruh hali çok farklıydı. Kediler ve İstanbul sakinleri arasındaki güzel ilişki küresel bir seyirci kitlesini eğlendirirken, Türkiye’deki gazeteler, kedilere ve köpeklere yönelik şiddet eylemlerini betimleyen haberler yayınlıyordu.
· Kedi Film
Özellikle yavru bir kediye işkence yapan bir askerin videosu, hayvan hakları yasasının değişmesi için çağrıda bulunan birçok kişiyi sarstı. Birçok hayvanseverin de katılacağı gibi, hayvanların şiddete ve suistimale karşı korunması söz konusu olduğunda Türkiye’deki hayvan yasaları yetersiz kalmaktadır.
Hayvanlara karşı suçlar hapis cezaları yerine genellikle para cezalarına dönüştürülüyor. Böylece suçlular genellikle küçük para cezaları ödeyerek kurtulmuş oluyorlar.
Yerel gazeteler her gün hayvanlara yapılan işkence, dayak ve hatta tecavüz hikâyelerini ve videolarını bulmaya ve yayınlamaya çalışıyordu. Buna karşılık Kedi filmi, Anadolu insanını sevgi dolu ve şefkatli insanlar olarak resmederek, medyada yer alan haberlerin aynı ülkede gerçekleşip gerçekleşmediğini sorgulatıyordu.
· Kedi Film
Sadece “Kedi” filmi değil, sosyal medyadaki çeşitli videolar ve uluslararası medya organlarında yer alan sevgi dolu hikâyeler de Anadolu insanı ve hayvanlar arasındaki hassasiyet ve nezaketin resmini çiziyordu.
Her ne kadar bu kalpleri ısıtan hikâyeler gündeme gelse de, Türkiye, son yıllarda daha çok terörist saldırıları, protestolar ve diğer siyasi istikrarsızlıklar gibi konularla daha çok haber gündeminde.
Torun, 2013 yazında Gezi Parkı protestolarının – “İstanbul Taksim Gezi Parkı için kentsel gelişim planına itiraz eden bir gösteri dalgası olan eylem, parkta yer alan bir grubun polis tarafından göz yaşartıcı gaz ve su topları ile saldırıya uğraması sonucu önce hükümet karşıtı isyanlara dönüşmüştü”- başlangıcında belgesel film için araştırma yaptığını söylüyor. Torun ve ekibi, Suriye mülteci krizinin İstanbul’da etkisini göstermeye başladığı 2014 baharında filmin çekimi için İstanbul’a geri döndü.
· Kedi Film
“Her gün kediler hakkında bir film yaparak doğru mu yapıyoruz diye kendimize sormak zorunda kalıyorduk” diyerek Torun, karşı karşıya kaldıkları ikilemden şöyle bahsediyor: “Ve her akşam tanıştığımız insanlar tarafından sergilenmekte olan gerçek sevgi ve hassasiyeti, merhamet ve sorumluluk duygusunu paylaşmamız gerektiğine ikna oluyorduk.”
“Filmi yaparken, insanlığa olan inancımı geri kazandım ve bunu dünyayla paylaşmak istedim” diyor.
· Ceyda Torun
Ancak Türkiye’de bu yılbaşlarında başlayan bir sosyal medya hareketi, bu inanca ters yönde ilerliyordu. Daha acımasız videolar paylaşıldıkça ve kınandıkça, bu haberler ulusal haberlerde de geniş yer bulmaya başladı.
Gazete sütunları, sabah programlarındaki tartışmalar ve unlu isimlerin yaptığı açıklama bu haberleri takip etti. Anadolu insanı, cezai tedbirlerle ilgili mevcut yasaları değiştirmek için baskı yapıyordu, bu zulüm eylemlerini gerçekleştiren kişilerin toplum için tehlike oluşturduğunu soyluyordu.
Öte yandan Torun, zalim davranışın ülkede bir patlama yaptığını düşünmüyor. Türkiye’de neler olup bittiği konusunda endişe duysa da, medyanın istismar edilen ya da öldürülen birkaç hayvanın hikâyesini düzenli olarak ve aşırı bir şekilde gündeme getirerek, hayvanlara yapılan zulmün yaygınlaştığı yanılsaması yaratmayı hedeflediğini düşünüyor. Medyadaki hayvan istismarı haberleri bize ülkenin gerçek hayvan istismarı oranlarından bahsetmiyor. Anadolu insanı, suistimal edilen hayvanların hikâyelerine çok duyarlı ve medya bu durumu kullanıyor.
Bazı hayvan hakları örgütleri ve bireyler de, gündemlerini ileri taşımak için istismar edilen hayvanların hikâyelerini kullanıyor. Hayvan istismarının daha görünür kılınmasının, yetkililere, tacizcilere daha sert cezalar getirecek yasaları değiştirme yönünde baskı uyguladıklarına inanıyorlar. Ancak, bu durumun toplumdaki güvensizlik ve umutsuzluk duygularını beslemekten başka bir şey yapıp yapmadığı hala tartışmaya açık.
· Kedi Film
Torun şöyle açıklıyor: “Kedilere ve köpeklere zalim şeyler yapan insanlar her zaman vardı, bu kişinin zihinsel sağlığının istikrarlı olmadığını gösteren bir işaret. Hayvanlara zulüm eden kişinin potansiyel olarak çocuklar, kadınlar ya da yaşlılar gibi diğer çaresiz varlıklara da zulüm edebileceğinin bir göstergesi.”
Danışman psikolog Dr. Daphne Josselin, kasıtlı hayvan işkence ve zulüm eylemlerinin aslında bir dizi psikolojik bozukluk ve ilgili şiddet davranışıyla ilişkili olduğunu açıklıyor.
“Tanınmış pek çok seri katil ve seri tecavüzcü, çocuklar ve / veya ergenlere yaptıkları gibi hayvanları da istismar etmiştir,” diyen Dr Josselin, bu alanda yapılan araştırmanın çoğunlukla oldukça küçük örneklere dayandığını ekleyerek, herhangi bir sonucun dikkatle çıkarılması gerektiğini söylüyor.
Bu tür eylemlerin gerçekten insanlara karşı daha sonraki dönemlerde gösterilen şiddetin habercisi olup olmadığı belirsiz, ancak, hayvanlara yönelik zulüm eylemleri gerçekleştiren gençlerin genellikle ebeveynlerin ihmali veya suistimali olan bir ortamda büyüdüğüne, hayvanlar da dahil olmak üzere şiddete tanık olmuş olabileceklerine dikkat çekmektedir.
Bu tür davranışların nasıl tedavi edilip edilemeyeceği sorulduğunda, Josselin bunun psikopati gibi kişilik bozukluklarının ele alınması oldukça karmaşık olabileceğinden, ilk etapta eylemleri neyin tetiklediğine bağlı olacağını söylüyor.
En azından, çocukları hayvanlara karşı nazik olmaya teşvik etmek için bilime dayalı hayvan hakları ve ahlakının, okul ortamlarında öğretilmesini önermektedir.
· Kedi Film
Dünyada insanların insan olmayanları canlı varlık olarak gördükleri çok az yer var. Torun’un “akıl almaz” olarak tanımladığı bu durumun, insanların başkalarını kendi haklarına sahip özneler olarak görmek yerine birer nesne olarak görmesinden kaynaklandığını düşünüyor.
Kediler ve “özellikle de Türkiye’de insanlar kadar toprağa özgü olan kediler”, bu daha karmaşık temaları taşıyabileceğini en iyi ortam olduğunu düşünmüş. Torun kedilerin, köpekler ve atlarla yaptığımızın aksine, manipüle etmeden hayatımıza kattığımız hayvanlar olduğunu düşünüyor. Bu sebeple filminin başrol oyuncuları hiç de şaşırtıcı değildir.
· Kedi Film
“Hayvanların kaynaklara ve yaşam içinde peşinde olduğumuz diğer şeylere bizler kadar hakları olduğunu gösterebileceğimi biliyordum.”
Yazar: Saricetin, D. (2018, 5 Mart). Istanbul’s Cats Highlight Animal Welfare Flaws. Artefact.
Çevirmen: Burçak Timuçin
Editör: Anadolu Kedisi