Birçok kişi kediler ve diğer hayvanların depremi henüz gerçekleşmeden hissedebildiklerine inanır. İlk kez, araştırmacılar bu savı incelemek üzere detaylı bilimsel analiz yöntemlerini uygulamaya koydular.
Yüzyıllar boyu insanlar; kediler, köpekler ve hatta ineklerin tuhaf davranış sergilemelerinin, yaklaşmakta olan bir depremi öngördüğü savını ileri süregelmişlerdir. Örneğin, deprem olmadan önce köpeklerin görünür bir neden olmaksızın havladıkları, kedilerin tedirgin ve huzursuz göründükleri ve ineklerin de süt üretmeyi durdurdukları söylenmektedir.
Ancak bahsi geçen bu popüler yaklaşıma dair ilk titiz analizler, bu alışılmamış davranışların herhangi birinin depremlerle bir ilişkisi olduğuna dair yeterince güçlü kanıtlar barındırmamaktadırlar.
Konuyla ilgili en yeni bilimsel yayın; bu “kanıt” olarak adlandırılan göreceli verilerin çoğunun, tekil gözlemler ile aktarımları içerdiğini belirtmektedir. Ayrıca çalışmaya göre, bu tekil gözlemlerin, sadece güvenilmez olmakla kalmayıp aynı zamanda test edilme olasılıklarının bulunmadığı da ortadadır. Eğer bir önerme test edilemiyor ise bu, bilimsel olmadığı anlamına gelmektedir.
Hayvanların anormal davranışları ile depremi hissedebilme yetileri arasındaki ilişkiyi araştıran her birey, bir sorgulama sistematiği kullanmalıdır.
Araştırmacı, hayvan davranışı ile deprem arasındaki bağlantının, açıkça tanımlanmış kuralları temel alıp almadığını tespit etmelidir (örneğin ilgili hayvanın belirli büyüklükteki deprem merkezlerinden olan uzaklığı gibi). Hayvanın davranışının daha önce gözlemlenip gözlemlenmediği ve aynı hayvanın hareketlerinin deprem sonrasında da takip edilip edilmediği anlaşılmalıdır. Kanıtları inceleyebilecek uygun bir istatistiksel test hipotezinin olup olmadığı, ayrıca bahsi geçen hayvan popülasyonunun sağlıklı olup olmadığı gibi pek çok sorunun netlik kazanması gerekmektedir.
Çin’in güneybatısındaki Yunnan eyaletinde 3 Ağustos 2014’te meydana gelen deprem sonrasında Reuters kameralarına yansıyan fotoğrafta bir kız çocuğu kediye sarılıyor. Foto: Reuters/Stringer
Bu noktada esas sorunun ise bu önemli soruların nadiren sorulmakta olduğunu belirten araştırmacılar, hayvanların öngörülerine dair kanıtları, sistematik biçimde analiz edebilen bir bilimsel araştırmanın oldukça zorlu hale geldiğini ifade ettiler. Çalışmada 160 deprem ile ilişkili olarak bildirilen 729 anormal hayvan davranış incelendi ve gözden geçirildi.
Araştırmacılar, fillerden ipekböceklerine uzanacak biçimde çok çeşitli hayvan türlerinde potansiyel deprem öngörü durumlarını raporlayan bilgileri toplamışlardı. Raporlananların çoğu deneysel çalışma olmaktan ziyade sistematik olmayan hikâyelere dayalıydı ve bu vakaların büyük kısmı da üç olaydan köken almaktaydı: Yeni Zelanda’daki 2010 yılı Darfield depremi, 1984 yılında Japonya’da gerçekleşen Nagano-ken Seibu depremi ve 2009 yılında İtalya’da meydana gelmiş olan L’Aquila depremi.
L’Aquila depremi sonrası İtalya’dan bir fotoğraf (6 nisan 2009). Foto: Dorothea Friz.
Tanımlanan alışılmamış davranışlar, depremlerden saniyeler ila aylar öncesine dayanacak biçimde ortaya çıkmış ve yine, deprem merkezinden birkaç ila yüzlerce kilometre uzaklıktaki yerleşim alanlarında gözlenmişti. Vaka raporlarının sadece 14’ü, hayvanların zaman içindeki gözlem serilerini kayıt altına almıştı- çoğu rapor ise tek bir sefere ait gözleme dayanmaktaydı.
Toplanan verilerdeki bu zayıf noktalar, hayvanlarda gözlemlenen davranışların haberci nitelikte olup olmadıklarını onaylamayı zorlaştırmaktaydı. Yani, öncü sarsıntılar gibi depremin ilk evreleri sırasında ortaya çıkan davranışlar ya da rasgele olaylardan ziyade, deprem süreci başlamadan gerçekten depremi tespit edip edemedikleri konusu netleştirilememişti.
Öncü sarsıntılar ile hayvanların anormal davranışlarının ilişkili olduğu ise istatistiksel analizler ile ortaya konmuştu ki bu durum da en azından bazı davranışların “hâlihazırda gelişmekte olan bir sismik olay kaynaklı fiziksel hadiselerle tetiklenebileceği” yorumunu olası kılmaktadır.
Araştırmanın yürütücü ve yazarlarından biri olan Heiko Woith, “Hayvanlar öncü şokla oluşturulan sismik dalgaları hissedebilir” yorumunu yapmakta ve şöyle devam etmektedir; “Bir diğer olasılık da, hayvanlar tarafından sezilebilecek olan yer altı suları ile yer altı gazlarının salınımı süreçlerindeki değişiklikler gibi öncü şoklarca tetiklenebilen ikincil etkilerdir”.
Hayvanların depremlere haberci nitelikte yetileri olduğunu kanıtlamaya çalışan çalışmalarla ilgili en büyük sorunlardan biri de deprem sürecini deneyimleyen hayvanların devamlı ve uzun dönem gözlemlerini içeren yöntemlerin kullanılmamış olmasıdır. Woith bununla ilgili şöyle demektedir: “Şimdiye kadar, hayvan davranışını bir zaman aralığı boyunca izleyen ve bildiren sadece birkaç çalışma mevcut ki bunlar içinde de en uzun süreli olan sadece bir yıllıktır”.
Araştırmacılar, kendi bulgularının direkt bir depremle mi ilişkili olduğunu anlamak için uzun bir gözlem kaydına ihtiyaç duymaktadırlar. Aksi takdirde incelenen hayvan popülasyonunun ya da bu popülasyona ait avcıların sağlığı üzerinde uzun dönemli bir dalgalanmadan veya başka bir çevresel değişimden etkilenip etkilenmediklerinden emin olamazlar.
Örneğin, araştırmacıların analiz ettikleri bir çalışmada kara kurbağalarının araştırmada kaydedilen toplam gözlem süresinin yarısı boyunca “anormal” davrandıkları- ve üstelik bunun hem deprem öncesi hem de deprem sonrası gözlendiği belirlenmişti.
Hayvanlarda ortaya çıkan anormal davranışların her zaman depremlerle ilişkisi olmayabilir. Tıpkı, kara kurbağalarının deprem olsun ya da olmasın tuhaf davrandıkları örnekteki gibi. Foto: Rolf Nussbaumer
Araştırmacılar, gelecekteki çalışmaların, hayvanların “olağandışı veya anormal davranışları”nı oluşturan şeylerin daha katı ve niceliksel bir tanımını ve davranış değişikliğinin fiziksel bir açıklamasını içermesi gerektiğini belirtmişlerdir.
Hayvan davranışlarının, depremi haber vermelerinin bir yolu olarak kullanılabileceğini kanıtlayabilmek için, uzun süreli gözlemlere gereksinim duyulmaktadır. Söylemesi kolay olsa da özellikle depremlerin kendiliğinden ve öngörülemez doğası düşünüldüğünde bu tür sistematik verilerin tutulması oldukça zor hale gelmektedir. Bu alanda daha fazla bilgi edinene kadar, depremi öngörebilme hususunda kedilerimiz, köpeklerimiz ve diğer hayvanlara bel bağlamamak en iyisi olacaktır.
Yazan: Ham, B. (2018, 17 Nisan). Can Animals Predict Earthquakes? Seismological Society of America
Çeviren: Handan Özek Erkuran
Kapak fotoğrafı: Associated Press (Siçuan depremi, Çin, 12 Mayıs 2008)
Kaynak: Woith, H., Petersen, M. G., Hainzl, S., Dahm, T. (2018). Review: Can Animals Predict Earthquakes? Bulletin of the Seismological Society of America.