Türkiye’den sıkıldığım zaman hiçbir yere gidemem ben…
Simide miyav deriz biz.
Çekirdeğe de miyav.
Kordon elektrik aleti değildir.
Kumru da fastfood değildir, avdır.
Yengen’i de yeriz.
Sen sigortaya asfalya dersin…
Biz miyav deriz.
Bazen uzatmayız, sadece “mii” deriz.
Domates dediğin…
O da miyav işte.
Evimiz isterse 800 metrekare olsun, karton kutuda uyuruz. Balkonsuz evde oturabiliriz, kartonsuz yerde oturamayız. Bi oturuşta 80 gram konserve mama yeriz. Uykuyu severiz, koşmaya bayılırız, gece 3-4 gibi avlanmaya kalkmazsak kan şekerimiz düşer! Dişilerimiz asidir, tavlayamazsın. Canı isterse o seni tavlar. Külot falan giymezler, öküz gibi bakarsan bi pençe çakar, bi de duvardan yersin… Özgürdürler. Aşklarını yaşarlar, sonra yılda iki kez doğurup yavru bakarlar. Samet’lerimiz de fena değildir. Hayata mırıldarız.
Yaşar Koç
Sana ne birader! Keyfimizin kâhyasıyız. Durup dururken koştururuz, bi yere gitmeyiz aslında, öööle turlarız. Hava güzel, daralırız, kudururuz. Arızayız!
Anadolu, bunca zaman kedilere ev sahipliği yapmışsa tesadüf değil. Kediler mutlu. Bastet günah yazmasın ama Anadolu’da Mısır’da olduğumuzdan daha kıymetliyiz. “Nankör” dediler bize… Baktılar, iltifat olarak algılıyoruz, “uğursuz” dediler, “nalet” diyen bile oldu. Hâlbuki “miyav” dedik biz… Çok da şeyapmadık. Ki, hakikaten şeyapamayız pek…
Dedim ya…
Simide miyav deriz biz.
Çekirdeğe miyav.
Domatese de miyav.
Hıyar’a bile miyav deriz!
Ve, üşeniriz, her “hıyarım” diyene, “miyav” yetiştiremeyiz.
Yaşar Koç
(Yılmaz Özdil’in “İzmir Marşı”isimli yazısından uyarlanmıştır. Sürçülisan edilmişse affola.)
Yazar: Sibel İnce
Kapak fotoğrafı: Yaşar Koç