İstifçilik, DSM-5 (2013) tanı kitabında tekrarlayıcı, takıntılı düşünce ve davranışlar olarak adlandırabileceğimiz “obsesif kompulsif bozukluk ile ilişkili bozukluklar” ana başlığı altında “hoarding disorder” adıyla yer almaktadır. Kişi, evinde bulundurduğu eşyaları, işe yaramaz hale gelseler bile, elden çıkarma, satma, geri dönüşüme gönderme konusunda yoğun sıkıntı yaşar, bir gün işe yarayabileceğini düşünür ya da dışarıdan değersiz nesneleri eve toplayabilir.
Bu materyaller evdeki yaşam alanlarını tıka basa doldurmuş olsa da aile üyeleri, temizlikçi, resmi yetkililer gibi üçüncü kişilerin müdahalesi olmadan ortadan kaldırılmaz. İstifçilik sosyal, mesleki alanda ciddi işlev bozukluklarına, kişinin kendisi ve çevresindekiler için güvenli olmayan bir alan oluşmasına neden olur. Mevcut eşyalar atılamadığı gibi, istifçilerin %80-90’ı yoğun şekilde –özellikle bedava olan ya da başkalarının attığı eşyaları- almaya devam ederler.
İstifçi bir kişide iyi bir iç görü olması olasıdır, yani bu durumun kendisine ve çevresine zarar verdiğini anlayabilir ama durdurmakta başarısızdır. Ancak duyulan rahatsızlık genellikle davranışın kendisinden değil sonucundan kaynaklanır. Bunun yanında kısmi ya da zayıf iç görüye de rastlanabilir; bu durumda kişi aksi yöndeki kanıtlara rağmen aşırı eşya alımının problem olduğunu çoğunlukla düşünmez. Hiç iç görünün olmadığı ya da hezeyan benzeri düşüncelerin olduğu durum ise en zorudur ve kişi ortada bir sorun olmadığına tamamen ikna olmuş durumdadır.
Tanıyı destekleyen bağlantılı özellikler başlığı altında hayvan istifçiliği de yer almaktadır. Hayvan istifçiliği ise, çok sayıda hayvan biriktirerek hayvanların beslenme, sağlık, temizlik, veteriner bakımı gibi ihtiyaçları minimal düzeyde bile karşılamada yetersizlik, hayvanların genel durumunun kötüleşmesine (hastalık, açlık ya da ölüm gibi), çevrenin de aşırı kalabalık ve sağlıksız koşullar nedeniyle bozulmasına sebep olma, şeklinde tanımlanabilir.
Hayvanların yaşadığı bu doğal olmayan, aşırı kalabalık ortamlar fiziksel sağlıklarında bozulmanın yanı sıra davranış problemlerine, sosyalleşememekten kaynaklanan uyumsuzluklara neden olmaktadır.
Hayvan istifçiliği, istifçiliğin özel bir tezahürü olabilir. Hayvan istifleyen birçok kişi aynı zamanda cansız nesneleri de istifler. İkisi arasındaki en belirgin fark, hayvan istifçiliğindeki sağlıksız koşulların boyutu ve zayıf iç görüdür. ABD’de yılda yaklaşık 3000 hayvan istifçiliği vakası bildirilmektedir. Genel yaygınlığın ise %2-6 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
En çok istiflenen hayvanlar kedi ve köpeklerdir ancak yaban hayvanı, tehlikeli/egzotik hayvanlar, çiftlik hayvanları da olabilir. Akla ilk gelen profil yalnız yaşayan ve yaşlı olsa da birçoğu çifte bir yaşam sürebilir ve profesyonel bir iş yaşamı olabilir.
Patronek ve ark. (akt. Frost ve ark, 2015) hayvan istifleyen kişilerin özelliklerini üçe ayırmıştır: zamanla bakım işinin altında ezilenler, kurtarıcılar ve istismarcılar. Bakım sorumluluğunun altında ezilenler, uygun bakımı verme becerilerinde bozulmaya neden olabilecek bir durum, koşullarında bir değişiklik yaşayana kadar, çok sayıda hayvanları olsa da iyi bakarlar. Koşulların değişmesi çoğunlukla, eşin ölümü, iş kaybı, sağlığın bozulması şeklinde kaynak kayıpları olur. Bu kişiler başlangıçta uygun bakımı sağlamak için çaba gösterirler, ancak en sonunda bu yükün altında ezilir ve yaşam koşulları kötüye gider. Genellikle evdeki hayvan nüfusu mevcut hayvanların üremesiyle çoğalır. Bu kişilerin yaklaşık onda biri hayvan bakımıyla ilgili problemlerinin bir miktar farkındadır ve inkar etmek yerine minimize etmeye çalışırlar. Yardım aramaya dirençlerinde yalnızlık, izole kalmış olmak bir etken olabilir.
Kurtarıcılar ise varsayılan bir tehditten hayvanları kurtarma konusunda güçlü bir görev yönelimli motivasyona sahiptirler. Sağladıkları bakımın düşük kalitede olduğunu anlayamamalarına rağmen, hayvanlarının ölmesinden çok korkarlar; onlara sadece kendilerinin yeterli düzeyde bakabileceklerine inanırlar. Bakım yükünün altında ezilseler bile yeni hayvanlar almaya devam ederler; sıklıkla daha fazla hayvan edinmelerini kolaylaştıran geniş ağlara güvenirler. Kurtarılmaya ihtiyacı olduğunu düşündükleri hayvanları araştırıp alırlar. Görev yönelimli hayvan istifçileri ya da kurtarıcılar, yetkili mercilerden uzun süre kaçarlar ve artan nüfuslarına dışardan bir müdahaleyi engellerler. Bu kişiler kendilerini sıklıkla bir kurumun yetkilisi, yüzlerce hayvana bakan yasal bir barınağın temsilcisi olarak tanıtırlar.
Hayvan istifçileri arasında en ciddi ve çözümlemesi en zor olanı istismarcı tipidir. Sosyopatik karaktere sahiptirler ve hayvanları kendi ihtiyaçları için edinirler, çok az miktarda gerçek bir bağ hissederler. Hayvanların acı çekmesine karşı aldırmaz görünürler, hem insanlara hem de hayvanlar karşı empatileri yoktur. Herhangi bir problemi güçlü bir şekilde inkar ederler, yetkililerin ya da dışardan birinin gerçekçi endişelerini görmezden gelirler. Görev yönelimli hayvan istifçilerinde olduğu gibi, istismarcılar da kendi bilgilerinin üstün olduğuna inanırlar ve hayvanlar üzerinde aşırı bir kontrol uygulama ihtiyacı sergilerler. İstismarcılar, sığ bir cazibe ve karizma ile birlikte antisosyal kişilik bozukluğunun bazı özelliklerini gösterebilirler; manipülatif, hin, narsisistiktirler ve suçluluk ya da pişmanlık hissetmezler. Hayvanlarına karşı duygusal bağları olmadığı için DSM’deki istifçilik kriterlerine uymayabilirler.
Hayvan istifçilerinin ayırt edilmesi bazen çok güç olabilir. Bunun için en önemli kriter baktığı hayvanların sağlık durumlarının nasıl olduğudur. Diğerleri ise, kişinin bakım vermede zorlandığı zaman bunun farkına varıp gerçekçi bir şekilde çevresinden yardım isteyip istemediği ve hayvanların bu kişinin kimliğinin merkezini oluşturup oluşturmadığıdır.
Obsesif-kompulsif bozukluğun bir türü olduğu için bu kişilerde yoğun bir kontrol ihtiyacı bulunur, bir hayvanı kaybetmenin düşüncesi bile yoğun yas benzeri tepkilere neden olabilir. Bu kişiler tutarlı ebeveynliğin olmadığı, tek istikrarlı özelliğin hayvanlar olduğu evlerde büyümüş olabilirler. Hayvan istifçiliği vakalarında diğer aile üyeleri, küçük çocuklar, bakıma muhtaç yaşlılar, engelli yetişkinler de bu davranışın kurbanı konumundadırlar.
Hayvanları ihmalin yanı sıra yetişkin bireyin kendisini ihmal etmesi, çocuk ihmali, yaşlı istismarı da ek olarak görülebilir. Yetersiz temizlik ve çevreye yayılan koku bir halk sağlığı problemi de oluşturmakta, ayrıca yangın çıkma riski de yüksek olmaktadır (Patronek, 2001).
Hayvan istifçiliği bazı durumlarda aniden, bazılarında ise derece derece artan bir şekilde ortaya çıkar. Olumsuz, stresli yaşantılar, özel bir yakının kaybı, önemli bedensel bir fonksiyonda kısıtlılık oluşması, ciddi bir sağlık sorunu gibi yaşantılar sonrasında bir kriz şeklinde hayvan istifçiliği gelişebildiği gibi, çocukluk döneminde fiziksel ve cinsel istismara maruz kalmak da tetikleyen faktörler arasında olabilmektedir.
Önemli bir bileşen olan kontrol ihtiyacı, belirsizlik korkusunun aşırı olması da hayvan istifçileri arasında ortak bir özelliktir. Ancak cansız nesnelerin aksine, hayvanlar ölümlüdür ve sürekli olarak sahip olunamazlar. Bu da kontrol açısından, daha fazla kaygıya neden olabilir.
Ne yazık ki hayvan istifçilerinin birçoğu evlerindeki onlarca hayvan ölmüş olsa bile görmezden gelip, evde muhafaza etmeyi sürdürmektedirler. Bir diğer önemli fenomen de çocukların hayvanlarla bağ kurması ve bunun elverişsiz koşullarda hayvan istifçiliğine dönüşebilmesidir. Normal koşullarda çocukların hayvanlarla bağ kurması, duygusal destek alması, empati kurması, olumlu bir benlik imgesi geliştirmesi için faydalıdır. Ancak ebeveyn desteği zayıf olan, yakınlık ve güvenlik ihtiyaçları karşılanmayan bir çocuk, ikincil bağlanma figürü olarak, onu terk etmeyecek ve yakınlık gösterecek bir hayvana bağlanabilir. Bu, çocuğun duygusal olarak hayatta kalması için o anda işlevsel olabilir ancak, bir hayvan çocuğa sınırlı düzeyde tepki verebilir, rehberlik edemez ve yetişkin ilişkileri için model olamaz. Ebeveyn ihmalinden kaynaklanan gizli travma, çocuk yetişkin olduğunda olgun yetişkin ilişkilerinden kaçınmaya, hayatını sadece hayvanların koşulsuz sevgisi ile sınırlamasına, hatta hayvan istifçiliğine dönüşme potansiyeli taşıyabilir (Patronek ve Nathanson, 2009).
Hayvan istifçileri dünyayı hem hayvanlar hem insanlar için tehlikeli bir yer olarak gördükleri ve düşmanca bir yaklaşımları olduğu için, sağlıksız koşulları ortadan kaldırmak, kişiye yardımcı olmak için dikkatli bir yol izlemek gerekir. Hayvan sayısının fazlalığından ötürü yapamadığı şeyler (yemek, uyku, mama temini) üzerinden giderek güven oluşturmak ve öncelikle hayvan sayısını azaltmak bir hedef olabilir. Bu kişilerin konsantrasyonu kısıtlı olduğu ve uzun süreli plan yapamadıkları için belirli aralıklarla gözlemlemek ve sürekli destek planlamak gerekli olabilir (Patronek, 2001).
Hayvanları evden tahliye etmek problemi çözmemekte, kişinin istifçiliği devam etmektedir. Daha fazla hayvan bulma ihtiyacı ve sorunun tekrarlaması en azından %50 olarak bildirilmektedir. Dışardan zorla müdahale durumlarında bazı istifçiler yetkililere karşı güç kullanabilmektedir. Bu nedenle çözüm için danışmanlık, veteriner desteği, hayvan koruma kurumları birlikte ve uzun süreli müdahalede bulunmalıdır (Patronek, 2001; Reinisch, 2008). ABD’de bu tür vakalara dava açılabilmekte ve cezalar ya da tedbirler, miktarı yüksek olabilen para cezası, hapis cezası, hayvan sahibi olmayı yasaklama ya da kısıtlama, toplum hizmeti, psikolojik danışmanlık şeklinde olmaktadır. Mağdur olan hayvanlar ise alınıp barınağa götürülmekte, veteriner kontrolünden geçirilip uygun ise sahiplendirilmektedir (Berry ve ark, 2005).
Ülkemizde de zaman zaman hayvan istifçiliği haberleriyle karşılaşsak da konuyla ilgili bilgimiz ve farkındalığımız sınırlı olduğu için bu kişilerin istifçi olabileceğini ve evlerindeki hayvanların ciddi tehlike altında olduğunu anlayamayabiliyoruz. Şüpheli istifçilik vakalarında şikayetler değerlendirilirken hayvanların yaşadıkları koşullar ve sağlık durumlarının inceleneceği, tahliye edildikten sonra kurumların kapsamlı bakımı altında olacakları ve sahiplendirilecekleri, istifçi bireylerin psikolojik destek ve kontrol altında tutulacağı, gerekirse hapis cezası verilebileceği bir sistem sağlam bir şekilde oluşturulmalıdır. Bunun için hayvana karşı kötü muamelenin Kabahatler Kanunu’ndan çıkarılıp Ceza Kanunu’na alınması gerekmektedir. Mevcut sistemde hayvan istifçiliği yapan birey eve girilmesine izin vermediği takdirde Sulh Ceza Hakimliği’nden resmi izin alınmakta, sağlıklı olan hayvanlar barınağa, sağlıksız olanlar belediye veterinerliğine götürülmektedir.
Dipnot: Konu hakkında yazdığımız “Kurtarıcı Mı Yoksa Suçlu Mu? Medya Neden Hayvan İstifçilerini İlgi Çekici ve Süslü Hale Getiriyor” adlı bir diğer makalemizi de mutlaka okumanızı tavsiye ediyoruz.
Yazar: Bengisu Nehir Aydın
Editör: Anadolu Kedisi
Kaynaklar
American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders, 5th ed (2013), American Psychiatric Publishing, Washington, DC, London, England, 695-700.
Berry, C., Patronek, G., Lockwood, R. (2005). Long-term outcomes in animal hoarding cases. Animal Law, vol 11: 167.
Frost, R.O., Patronek, G., Arluke, A., Steketee, G. (2015). The Hoarding of Animals: An Update. Psychiatric Times.
Patronek, G.J. (2001). The Problem of Animal Hoarding. Municipal Lawyer, 19: 6-9.
Patronek, G.J., Nathanson, J.N. (2009). A theoretical perspective to inform assessment and treatment strategies for animal hoarders. Clinical Psychology Review, 29: 274–281.
Reinisch, A.I. (2008). Understanding the human aspects of animal hoarding. CVJ, vol 49.