Benim adım “Cenk” nam-ı diğer “Anadolu Kedisi” bir nevi şahsına münhasır “Tekir Kedi”
Cengaver bir çocuk olayım diye ismimi “Cenk” koymuşlar. Ama ben olayı biraz yanlış anlamışım, annemin munis çocuğu olmuşum. Bebekliğimi dün gibi hatırlıyorum kediyim ben her şeyi hatırlarım. Annemin beni gördüğünde, gözlerine inanamadığını da hiç unutmadım. Gözleri aynı benim ki gibi kocaman olmuştu.
Tabi o zamanlar minicik bir pipili bebekmişim. O kadar minikmişim ki; kuyruğum gövdemden uzun, gözlerim kafamdan büyükmüş. Aslında annem beni görmeden, bana aşık olmuş. Anneannemin evine çöreklenmişim zorla. Orada Mike abim var onun peşine takılıp takılıp eve giriyormuşum. Tabi böyle olunca anneme söylemişler. Anneannem beni anlatmış günlerce… Sinekliklere tırmanıyor, tencerelerin içinden çıkıyor, kucağımızdan inmiyor diye.
Niye öyle şeyler yaptım bilmiyorum. Bebekmişim ben o zaman, bebekler her şeyi yapar.
Evimizde o gün bir telaş vardı, anneannem yemekler yapıyor, kocaman anneannem de nasıl mutlu sürekli aynı ismi söylüyorlar nasıl merak ediyorum kim acaba bu diye. Saatler geçmedi o arada sobanın yanında uyuya kaldım.
Akşamüzeri kapıdan içeri bir prenses girdi. Göz göze geldik bir sessizlik oldu tabi o andan sonra prensesliği falan uçtu gitti, içinden “çığlık” çıktı. Evet evet doğru okudunuz içinden “çığlık” çıktı. Nasıl kulak tırmalayan bir ses duysanız “arkanıza bakarak” kaçarsınız. Tabi ben de öyle yaptım gerçekten kaçarken “arkama baka baka” gittim “çığlık” daha da yükseldi. Vay efendim “arkasına bakarak” kaçan kedi mi olurmuş. Olur tabi hem kuyruğu uzun, hem gözleri kocaman, hem de arkasına bakarak kaçıyor tıpkı ben.
Tabi çok kaçamadım, kenarda sıkıştırdı. Heyecandan ne söylediğini unuttu sadece bu nasıl güzel bir “eşek sıpası” deyip durdu.
O zaman anladım ki benim ömür boyu annem bu çığlıklı prenses olacaktı. O anda bir gerçeği daha öğrendim, bu eller başka bir “eşek sıpasını” sevmişti ve tıpkı benim gibi sokak çocuğuydu. Kediyim ben koklarım ve anlarım. “Altın abin” dedi annem.
Bir abim varmış 11 yaşında evin en torpillisi. “Altın” deyince akan sular değil, okyanuslar duruyormuş. Nasıl bir otoriteye sahipse artık herkesi patisinde oynatıyormuş.
Benim yaşayacağım yere, ismime, eve ne zaman gideceğime yaklaşık otuz saniye içinde karar verildi ve benim maceram bundan sonra başladı. Hemen iki ters bir düz yıkandım, hem de lavaboda. Zaten çişimi yapmayı biliyordum, yemekte ayırmıyordum kereviz dahil her şeyi yiyebiliyordum.
Herkeste bir telaş “Cenk” diye bir isim duydum o ben oluyormuş sonra anladım. Ve nihayet hazırdım, annemin kol çantasına saklanıp yeni evime gitmem gerekiyordu. O zaman öğrendim uzaklara gideceğimi… Attı beni çantasına düştük yollara. Otobüse binince pek bir konforlu geldi. “Yolumuz uzun, çişini tut, pipini kedilere veririm” dedi. Toplu taşıma araçları ile o gün tanıştım ve çok sevdim. Cam kenarında oturdum bütün yol boyunca arabalara, insanlara baktım. Ama annem “sürekli kulağıma ne oluurrr işeme Cenk” diye yalvardı.
Nihayet eve geldik sokak kapısından evde bir kaplan beslediğini o an anladım. O kaplan abim “Altın” olur. Kapıdan içeri girdiğimde evi hiç beğenmedim. Anneannemin evi daha büyük ve karıştıracak daha çok şey vardı. Daha soluklanmadan abimi gördüm öpüştük, koklaştık. Kulağıma “sen burada kalıcı değilsin velet” dedi. Zaten hemen sonrasında “hoş geldin sopası” yedim ve kenara oturdum. Annemin çok üzüldüğünü fark ettim ama ne yapsın elinden gelen bir şey yok. Herkesi patisinde oynatıyor abim. Hemen sarıldı öptü beni.
Anneme “çok sıkıştım çişim var” dedim. Tuvaleti gösterirken abim zebellah başıma dikildi. Vay efendim oraya fışşş diye çişimi yapamazmışım. “Aç patini işiyim o zaman” dedim, akabinde Osmanlı tokadını yedim.
O gece annem hiç uyumadı. Abim bütün gece çemkirip durdu. Yakaladığı yerde “sen burada kalıcı değilsin velet” dedi.
Annem “seni sevecek, çok sevecek korkma” dedi…
Sabah uyandığımda annem evde yoktu. Dünya başıma yıkıldı. İşe gidiyormuş bize mamalar alması için çalışması lazımmış. Abimle evde yalnızdık. Nasılsa bütün gün dayak yicem diye önce karnımı doyurdum. Akşama kadar nutuk attı bana evin kurallarını öğretti, hobilerinden bahsetti(şarj kablosu yemek, çekmece açmak, klozete pati sokmak, su kabını dökmek, televizyonu düşürmek, ayakkabılara işemek, sinirlenince yastığa işemek, çanta kurcalamak gibi gibi…) Ben de öğrenmeye açık bir kediyim can kulağıyla dinledim. Sıkıyorsa dinleme! O pati hep havada anlattı.
Akşam annem geldi ve bıyıklarımı göremeyince ağlamaya başladı. O an karar vermiş, bir süre beni yanından ayırmamaya.
Artık birlikte işe gidiyorduk, birlikte gezmeye gidiyorduk, birlikte alışverişe gidiyorduk. Sırt çantasında mama, su, biraz kum, ıslak mendil, peçete yedek tasma ve ilaçlar taşıyordu.
Ya çişim gelirse fışşşş diye işersem, ya karnım acıkırsa, ya midem bulanırsa bunların olmasından korkuyordu. Tabi ki karım hep acıktı, midem hiç bulanmadı ve ben hiç bir zaman sokakta fışşşş diye çişimi yapmadım. Otobüste bile poşete koyduğumuz kuma, fışşş diye işimi yaptım. Kediyim ben çişimi istediğim yerde yapabilirim. Toplu taşımayı çok sevdim demiştim; Metro, metrobüs, otobüs, vapur, uçak hepsini kullanmaya başladık. En iyisi metro bence.
Bir gün işe giderken “Anadolu Kedisi” diye bir aileden bahsetti annem. Aslında beni şu an, bu kadar çok sevmenizin, tanımanızın asıl sebebi “Anadolu Kedisi” ailesi.
Yolda giderken videolarımı, fotoğraflarımı çekip Anadolu Kedisi’ne sızdırmış. İyi ki de sızdırmış “şöhret” oldum.
Ama annem şöhret olduğumu kesinlikle kabul etmiyor. Tamamen sosyal sorumluluğu, bilinci arttırmak için ve biraz tebessüm için paylaştığını söylüyor. Benim gibi gezmek isteyen çok kardeşlerim varmış, bu dünya sizin olduğu kadar bize de aitmiş. Annem bunları anlatınca çok üzüldüm ama kendimi çok şanslı hissettim.
Sonra anneme “Her şeyi Anadolu Kedisi’ne anlat, hepimizin sesi olsun” dedim. “Anadolu Kedisi” kocamaaaaann bir kedi içinde abilerim, ablalarım, annelerim, babalarım, kardeşlerim var hepsi beni çok seviyor.
Yine yollar yine iş derken; Bir gün annemin iş yerinde kuyruğumla oynarken çok uykum gelince, mutfakta uyumaya karar verdim. Aslında annem beni odadan çıkartınca sıkıntıdan kuyruğumla oynadım, çok yoruldum koltukta öylece uyuya kaldım. Sonra annemin sesini duyunca büyüledim çünkü yaş mama verecek sandım, patilerimle annemi çağırmaya başladım. Ama bunu yaparken Dünya’ya ve anneme tersten baktığımın farkında değildim.
Annem ne yaptığımı anlayamamış gözlerine inanamamış, kendisine yapışık olan telefonunu çıkarıp videomu çekmeye başlamış.
Sonra hemen Anadolu Kedisi’ne bu videoyu göndermiş. Ben o arada uyuyorum tabi.
Uyanınca duyduklarıma inanamadım.
“Bazen hayata tersten bakmak gerekir” demiş Anadolu Kedisi ve binlerce insan beni izlemiş.
Neler olmuş 2 saatte. Ne kadar çok seviyorlarmış beni.
“Halkın Kedisi” olmamda ki en büyük destekçim Anadolu Kedisi oldu.
Severek okuyorum, takip ediyorum. Kültürüm artıyor, kediyim ben kültürlü ve sosyal olmam gerekiyor.
Eve geldiğimizde abime bunları anlattık. İlla benim de videolarımı paylaşın diye bütün gece anneme pozlar verdi.
Annem zaten hep konuşur bizimle “en büyük sırdaşım sizsiniz” diyor. Yolda giderken bana gideceğimiz her yeri, duyacağım her sesi, göreceğim her şeyi tek tek anlatır bu huyundan hala vazgeçmedi. Öğrendim diyorum! İETT şoförü olabilirim diyorum anlamıyor!
İETT şoförü demişken; şoför amcalar beni çok seviyor, bazen dayanamayıp direksiyona geçmek istiyorum annem zor tutuyor. İç sesime hakim olamıyorum o an da, hemen hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum.
Mesela bir gün metro da giderken, dayanamadım yanımızda oturan ablanın simitine martı gibi atladım. Annem beni çok mahcup ettin dedi ama abla çok mutluydu, simiti değil canını verecek gibi bakıyordu yüzüme. Bu annem de bu arada izinsiz bir şey alınmaz diye kafamın etini yiyor. Neyse ki kediyim ben arada iç sesimi dinleyebilirim.
Aylar oldu… Ancak “Altın” abime alıştım derken birden “Mafya” diye bir kedi evimizi bastı.
Sokaktan gelen bir külhanbeyi edası ile “hoş bulduk sopası” yine ben yedim. Mafya abim bir yaşında bıçkın bir delikanlıymış zamanında vukuatları çokmuş. Aramızda kalsın ama Altın abim bile ondan korkuyordu. Korkunun ecele faydası yok dedi abim de ona uydu. Zaten ikisi bir olup yolup yoluşturdular beni. Yine bana yollar göründü. Annemin munis evladıyım ben hiç üzmemişim annemi. Taaa ki bir akşam eve geldiğinde; abimi iç sesim yüzünden çekmeceye kapattığımı görene kadar. Nasıl oldu ben de anlamadım. Abim çekmece açmayı öğrettikten sonra, içine girip kurcalama dersi veriyordu. Abim içeri girip nasıl kurcalayacağımı gösterirken bir anda çekmeceyi kapatabildim. Sonra da uyuya kaldım geri açmayı da unuttum. Tabi ki annem eve gelince çok korktu o gece bizi o kadar çok öptü ki. Abim onun her şeyi, ona bir şey olsaydı annem ne yapardı diye çok düşündüm.
Annem bizi dünyada ki hiçbir şeye değişmezmiş abimle 11 yıl nasıl geçmiş o yıllara neler sığdırmış anlata anlata bitiremez.
Aklına geldikçe Anadolu Kedisi’ne yazıp paylaşıyor orada ki ailem bunları okuyunca çok mutlu oluyormuş. Annem beni Anadolu Kedisi’nde ki ailem için hep öpüyor, özellikle korkunçlu dişlerimden ve göbeğimden.
Aaaa siz biliyor musunuz? Korkunçlu dişlerim var benim. Genelde uyurken çıkıyor, sırtüstü yatınca korkunçlu dişlerimi gösterebiliyorum. Uykum gelince her yerde uyuyabiliyorum en çokta sırt üstü yatmayı seviyorum. Haaa birde abimi yastık olarak kullanmayı. Abimi çok seviyorum çünkü beni zorla da olsa kabul etti ve artık yanından ayrılmamı hiç istemiyor. Kediyim ben her şeyi hissedebiliyorum.
Biz evimizi çok seviyoruz annem camdan bakalım diye perde bile kullanmıyor. Komşular, mahallede ki çocuklar her gün geçerken selam verir bize. Artık eskisi kadar işe gitmiyorum emekli olmuşum zaten abimi evde bırakıp gidersem çok üzülür. Arada işleri teftiş için gidiyorum. Evde kaldığım zamanlarda abimle birlikte oynuyoruz genelde ben mercimekle oynamayı seviyorum. En sevdiğim oyuncağım mercimek tanesi. Bütün gün mercimek kovalıyorum. Pahalı oyuncaklarımız yok bizim, üç tane faremiz var kuyruklarını yedik. Bir de mercimeğimiz var. Oynarken vakit nasıl geçiyor anlamıyorum, annemi beklerken uyuya kalıyorum. O işten gelince de sabaha kadar oynuyorum. Oynamak için genel de gece üçü sularını seçiyorum. Canım annem hiç kırmaz beni gece üçte olsa kalkar oynar benimle. İşte bu yüzden annemi o kadar çok seviyorum ki “gel öpeyim” deyince dayanamıyorum suratına gerçekten atlıyorum. Bir kere hızımı alamayıp çok fena atlamışım hepsi iç sesim yüzünden, annem az kalsın kör oluyormuş. Sonra anladım ki iç sesimi her zaman dinlememem lazımmış.
Biz mutlu kocaman bir aileyiz, halk kedisiyim ben, Anadolu kedisiyim ben…
Ben Cenk! inanamazsınız ama ben şuan 1 yaşındayım büyüdüm birazcık. Annem büyüyebileceğime hiç inanamamış.
Altın Abim de artık 12 yaşında, Mafya abim 2 yaşında, Mike abim 9 yaşında. En küçük ben oluyorum galiba.
Bekli bir gün Altın abim kadar olursam o zaman ben de kardeşlerime öğrendiğim her şeyi öğreteceğim.
Belki bir gün sizin gibi konuşabileceğime de ihtimal veriyorlar. Çünkü annem bizi kedi gibi değil, kendi gibi görüyormuş.
Canım annem bizi çok sevdiğini herkes ve biz çok iyi biliyoruz.
Sen hep yanımızda ol.
Yazar: Berfu Sarıyer
Editör: Anadolu Kedisi
Fotoğraflar:Berfu Sarıyer